Kırık Kalp Sendromu
Kırık Kalp Sendromu | Dr. Ferda Ayhan Yalçın | Fonksiyonel Tıp

Vücutta stres o kadar çok fiziksel bulguya sebep oluyor ki, şaşarsınız. Yorgunluk, uykusuzluk, sindirim sistemi sorunları, baş ağrısı ve diğer ağrılar, nefes darlığı, öfke, kaygı, deprsyon gibi bulgular çok sık. 

Peki ya kalpte... Kalpte stresle oluşan bir durum var, adına “Tako-tsubo sendromu” deniyor, “Kırık Kalp Sendromu ya da Stres Kardiyomiyopatisi” olarak da biliniyor. Yoğun ve ani stres sonrası, koroner arterlerde tıkanıklık olmadığı halde gelişen, ağrısı ve diğer bulguları bire bir kalp krizine benzeyen bu tabloda, kalbin şekli Japonya’da ahtapot avlamak için kullanılan  tako-tsubo denilen testiye benzer hale geliyor. Şükür ki bu bulgular 2-6 hafta içinde gerileyebiliyor.

Ben kalbin duygularımızı da hissettiğine, kalbin acıyabildiğine inanıyorum. Fakat ne kadar duygusal olursak olalım, çevresel faktörlerin, basit stres unsurlarının bizi bu kadar derinden etkilemesine izin vermeyecek kadar kendimizi, fizyolojimizi eğitebiliriz diye düşünüyorum. Bunu başarabilmek için yine farkındalık egzersizlerinin önemine dönmeden edemeyeceğim. Her hangi bir tetikleyici durum ya da olay karşısında bütün akışı belirleyen bizim algımız. Durup bu olaydan ben ne çıkardım, nasıl algılıyorum, peki gerçekten böyle mi, diye bir düşünmek gerek. Ardından vücudumuzda ortaya çıkan cevapları da tanımak gerek; çarpıntı mı, terleme mi, titremem mi... her ne ise, bu bulguyu tanıyıp, kabul etnek gerek. “Evet, stres sonucu bu bulgu oluyor bende, şimdi yine başlıyor, amlıyorum” gibi.. farketmek. Ardından bunu tekrar düzene sokmak için, nefes alma teknikleri mi, bir çeşit rahatlatıcı sözcük ya da cümle mi, dua mı, sevdiğiniz huzur veren bir obje ya da düşünce ya da kişi mi... ne sizi rahatlatıyorsa, ona yönelerek, vücudun bu durumu çabuk çözebilmesine yardımcı olmak gerek.

Ama temelde de, stres kaynakları yokken de, vücudumuzun rahatlamaya ihtiyacı olduğunu unutmayalım Fiziksel egzersiz nasıl şartsa, beynimizden çıkıp vücudumuzu yöneten stres hormonlarının bazal düzeyini hep düşük, hem de esnek tutatbilmek için yoga, meditasyon, dua, doğayla buluşmak, düzenli ve huzurlu bir uyku için her gün koşulları düzenlemek şart.