Meyve Korkusu
Meyve Korkusu | Dr. Ferda Ayhan Yalçın | Fonksiyonel Tıp

Yapılan araştırmalar, günlük hayatta meyveyi az tüketenler ya da hiç tüketmeyenlerin, tatlıya daha düşkün olduğunu gösteriyor, mesela ben... az yiyorum kesin, ama bence yeterince yiyorum, zira meyve de sütten çıkma ak kaşık değil, özellikle fazla kiloları ve şeker hastalığı ile şeker hastalığına yatkınlığı olanlar için.  Anlaşılması için meyve şekeri olan fruktoz metabolizmasından biraz bahsetmek gerekir.

Öncelikle iştah üzerine etkisine bakalım. Şu anki bilgiler, açlık ve tokluk hissinin vücuttan salınan bazı sinyallerle oluştuğunu gösteriyor. Bu sinyallerden biri, leptin; tok olduğumuzu hissetmemizi sağlayan sinyal proteini. Leptin yağ dokusu hücrelerinden salınıyor, yani miktarı vücuttaki yağ miktarıyla ilişkili, ve etkisini yapmak için beyindeki, arkuat çekirdeğe giderek, yemeği durdurmasını söylüyor vücuda.

Diğer sinyal proteini ghrelin, mide boş olduğu zaman salınıyor ve  açlık sinyalini hipotalamusa taşıyarak, iştahın açılmasını  ve yemek alımını uyarıyor.

Meyvede bulunan fruktoz ve sukroz, gıdaların tadını arttırarak, normal tokluk sinyallerinin yok sayılmasına, daha fazla yiyecek tüketimesine yol açıyor, yani bu iştah kontrol mekanizmalarını bozabiliyor. Sonuç kilo alımı.. Aynı zamanda bu şekerler, karın içi yağlanmaya sebep olan enzimin aşırı artışına da sebep olarak, karın içi organların arasında yağlanmaya sebep oluyorlar, sonuç karın çevresindeki genişleme.

Meyvedeki sukroz da, beyindeki ödül mekanizmasını çalıştıran dopamin yolunu uyararak, bağımlılık etkisinin ve aşırı yemenin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Bu mekanizma da, yine vücudun tokluk sisteminin devre dışı bırakılmasına sebep oluyor.

Metabolik olarak da fruktoz, ürik asit seviyesini arttırıyor. Fruktoz metabolizması, nitrik oksit miktarını azaltarak, endoteiyal nitrik oksit sentazı inhibe ederek, hipertansiyon gelişimine sebep oluyor. Fruktoz karaciğerde, daha moleküler düzeyde yağ sentezini, başta da trigliserid düzeyini arttırıyor.

Yine bu metabolik faaliyet sırasında, yeni yağ oluşumu, kan yağlarının bozulması, karaciğer yağlanması ortaya çıkıyor. Fruktoz ayrıca, kaslarda ve karaciğerde insülin direncine katkıda bulunuyor. Karaciğerdeki insülin direnci, hiperinsülinemiyi arttırıcı etkiyle, yağ depolarının artmasını sağlıyor. Fruktoz, glukoz olmayan maddelerden glukoneogenezi ve dolayısıyla hiperglisemiyi tetikliyor ve santral sinir sistemi (SSS) hiperinsülinemisine sebep oluyor. SSS’deki hiperinsülinemi, merkezi leptin sinyal sisteminin bozulmasına ve daha fazla enerji alınmasına sebep oluyor. Bu döngü böyle sürüp gidiyor, ama ne zaman? EĞER YÜKSEK KALORİ ALIMI İLE BİRLİKTE, YÜKSEK FRUKTOZ ALIMI VARSA...

Sözün özü şu, meyvelerden vazgeçmeyelim, ancak fazla kilolu ve diyabezite sürecindekiler, bundan çıkana kadar sınırlı miktarda, örneğin günde yarım elma ayarında (ortalama bir şey söylüyorum) ve özellikle kırmızı mor, az şekerli meyvelerden yesinler, ama temelde kilo vermeğe yönelik bir kalori alımı olmalı.

Diğer herkes, her gün gökkuşağının her rengini,”  meyve ve sebzelerden vücuduna almaya çalışsın. Günde 2 porsiyon farklı meyve, uygun bir kalori alımıyla birlikte, ancak şifa verebilir.