Sağlığımızı iyi yönetebilmek için ne kadar bilgiye gereksinim duyuyoruz? Acaba, daha çok meyve sebze yememiz, şekerli içeceklerden ve işlenmiş gıdalardan uzak durmamız, daha çok tam tahıllı ve diyet lifi içeren gıdalar yememiz, şekerli ve tuzlu gıdaları kullanmamamız, düzenli egzersiz yapmamız, geceleri en az 6 saat uyumamız ve sürekli stresden kaçınmamız gerektiğini bilmek, yeterli mi?
Bu bilgiler, sağlığımızı geliştirmeğe yönelik hedefler oluşturmak ve kronik hastalıkların yükünü azaltmak için iyi kaynaklar; ancak bunlar her bireyin sağlık ve fonksiyonlarını geliştirmek için yeterli değil. Çünkü bu bilgiler, toplum geneline uygulanmak üzere, ortalama değerler elde edilmiş olan, klinik çalışma sonuçlarına dayanıyor.
Diyelim ki bireyin gluten duyarlılığı var, bu kişiye tam tahıllı bir diyet önermek ne derece doğru? Ya Apo E4 polimorfizmi nedeniyle, kalp hastalığı ya da Alzheimer hastalığı riski yüksek bir kişiye, doymuş yağdan zengin bir diyet sunmak; ya da vitamin D reseptör polimorfizmi olan kişinin, toplum ortalamasında önerilen D vitamini miktarlarından daha fazla D vitamini almazsa, kemik erimesi başta olmak üzere, çeşitli hastalıklara maruz kalacağını göz ardı etmek; benzer şekilde homosistein metabolizmasındaki genetik yatkınlık nedeniyle, daha fazla B vitamini kullanmasını sağlamaksızın, genel geçer önerilerle takip etmek, ne derece doğru… Bunlar, bir kişiye tam anlamıyla özelleştirilmiş bir beslenme ve besin maddesi desteği planlamak için, o kişiye özel gereksinimleri neden bilmemiz gerektiğini gösteren bir kaç örnek. Bugün genlerle bağlantılı bu bilgileri, diyetle olduğu gibi, bireysel egzersiz gereksinimi, besin destekleri ve çevresel etmenlerle ilişkili duyarlılıklar hakkında düzenleme yaparken de düşünmemiz gerekiyor. Ancak bu sayede, bireyler kendi sağlıklarının gerektirdiği, bireysel sağlık yönetimlerini gerçekleştirebilirler. Klinisyenler de bu bilgileri, hastalarının en sağlıklı duruma gelmelerini sağlayacak bir kılavuz olarak kullanmış olurlar.
“Quantified Self-Kendini Ölçme” hareketi:
Bireysellik anlamında çok daha fazla gelişme oluyor çevremizde. Yaklaşık on yıldan bu yana kişilerin, fonksiyonel, fizyolojik, fiziksel ve bilişsel performanslarını, bizzat kendileri, sağlık ve fitnes cihazlarıyla ölçüp izledikleri ve yaşamlarını yönlendirdikleri yeni bir akım oluştu. Bu cihazlar sayesinde, an be an egzersiz süresi, şiddeti, oksijen kullanımından tutunuz da, kalp atım hızı, tansiyon değerleri, uyku kalitesi ve süresi, harcanan kalorilerle ilgili verilere ulaşmak mümkün oldu. Bunu kullanan yenilikçi bireyler, kendileri için ön gördükleri yaşama biçimini hayata geçirmek üzere çalışmaya başladılar bile.
Bununla beraber, süren çalışmalar ve teknolojik cihazlar sayesinde kişiler, daha kapsamlı sağlık verilerini öğrenip, kendi ve sevdikleri kişilerin yaşamlarını, sağlık açısından en üst düzeye getirmek üzere hareket etmeğe başladırlar. Bu söz konusu cihazlar, can yakmadan vücut kütle endeksi, vücut yağ yüzdesi, kan basıncı ve kan şekeri durumunu anında farketme fırsatı veriyor. Örnek vermek gerekirse, yenilen bir besin maddesinin kan şekerini hangi hızla yükselttiğini anlık olarak takip etme artık mümkün.
Çok yakın bir gelecekte, giderek yaygınlaşan giyilebilir teknolojiler sayesinde, bireyler kendilerine ait fizyolojik ve psikolojik değerleri anında farkedip, yapılması ve yapılmaması gerekenlere dair önerileri hemen öğrenebilecek ve önlemleri hemen uygulayabilecekler. İşte bu nedenle, “Quantified Self-Kendini Sayısallaştırma-Kendini Ölçme” diye tanımlanan alan çok çok yaygınlaşacak. Bunlara uygun cep telefonu uygulamaları sayesinde, bireylerin kendi sağlıklarıyla her an ilgilenmesi, bir bütün olarak kendisini daha sağlıklı kılma ve tutma çabası yükselen bir trend olacak.
Bugün var olan teknolojiyle, kendi verilerini takip eden insanlar bulunmakla birlikte, bu verilerin nasıl kullanılacağı, seçimlerini hangi yönde yaparlarsa, sağlıkları açısından daha iyi sonuçlar alınabileceği konusunda çoğu zaman bir kılavuza gerek olabilmekte. Bazı araştırmacılar ve yenilikçiler, bu gelişen sağlık ve wellness alanında, “Sağlık Koçları” nın vazgeçilmez birer parçası olacaklarını öngörmektedirler.
Önümüzdeki günlerde, cihazlar, veriler, sorular ve gereksinimler nedeniyle “Kendini Sayısallaştırma” alanı giderek yaygınlaşacak ve sadece teknolojiye yakın insanların değil, toplum genelinin kullandığı bir düzen oluşturacak; olasılıkla bildiğimiz sağlık hizmetleri sektöründe, devrimsel nitelikte bir başlangıca neden olacaklar.
Benim yaklaşımım nasıl?
İşte bütün bu bahsettiğim alanlar, benim çalışma alanımı oluşturuyor. Şu anda dünyanın en gelişmiş ülkelerinde uygulanan bir yaklaşımla, önce kişilerin genetik alt yapılarını analiz ederek, onların var olan hastalık yatkınlıklarını araştırmaya yönelik bir analiz yaptıktan sonra işimize başlıyoruz. Genelde bana baş vuran kişiler kilolu, insülin direnci, dislipidemisi, hipertansiyonu olan, kalp damar hastalıkları açısından riskli insanlar. Benim hedefim ise, çevremdeki ve bana başvuran kişilerin, yatkın oldukları hastalıkları önlemek, sağlıklı olma halini geliştirmek ve sağlıklı yaşlanmayı sağlamak. Bu anlamda, elimde olan bütün donanımı kullanarak, bu durumu yönetmede bireylere yol gösterici oluyorum.
Çalışmamızın başında, danışanlarımla birlikte genetik yatkınlıklarına uygun bir beslenme programı hazırlıyoruz. Bunu bir diyet listesi olarak düşünmeyelim, daha çok ömür boyu sağlıklı kalmak için beslenmemizi nasıl evrimleştirebileceğimize ilişkin bir çalışma… Tabi miktarlar, kaloriler, içerikler hep konuşuluyor. Özellikle var olan hastalık yatkınlıklarına uyan beslenme destekleri reçete ediyorum.
Bununla birlikte, yine danışanlarımla beraber, genetik yapılarına uygun bir egzersiz reçetesi de çıkarıyoruz. Bunu yaparken kullandığım bazı aktivite ölçerler, vücut analiz cihazları ve ihtiyaca göre tansiyon aletleriyle hastamı takip de ediyorum. Aslında benim takip etmemden daha önemlisi de, somut veriler ışığında, kişilerin kendi sağlık verilerini takip etmeyi öğrenmesi ve buna göre hayatlarını şekillendirmeye çalışmaları. Tabi, bu bir süreç ve ben bu süreçte hastamı sürekli takip edip, sürekli destekleyerek, pozitif psikoloijik bir ortam yaratarak, ortak amacımıza ulaşmak için birlikte yol arkadaşlığı ediyorum.
Bu yolda sürekli eğitim de var, hem kendim hem de çeşitli profesyonellerin desteğiyle sağlık ve hastalıklar, stres yönetimi gibi konularda eğitimler de düzenleyerek, hastamın durumunu iyice somutlaştırmasını ve sorumluluğu üstlenmesini sağlıyorum.
Ancak biliyoruz ki, hayatımızın bütün alanları bizim sağlığımızı etkiliyor; ilişkilerimiz, kariyerimiz, sosyal ortamımız, maneviyatımız, aslında aldığımız besinlerden bile daha fazla varlığımızı etkiliyor. Çalışmamız sırasında, bu alanlara da ister istemez düşüyor yolumuz.
İşte bu nedenle, bu program basit bir diyet yönetimi olmaktan çıkıp, yaşam tarzı değişikliğini hayata geçirdiğimiz, çoğu zaman altı ayı bulan, inişli çıkışlı, oldukça yorucu bir yol. Bu yolda kullandığımız çok sayıda araç var, bunlardan en önemlisi ise kendimize inanmak, yapabileceğimizi bilmek ve birbirimizden güç almak. Bütün bu çabalarımızın bizi getirdiği nokta, sağlıklı, enerjik, üretken, mutlu bir “BEN” ve vardığımız bu yer, her şeye bedel..